Görüntülü İzleme Düzenleyici Çerçevesi ve Mekanizmalarının Kıyaslanması ve İncelenmesi Semineri - 11 Haziran 2013

A Bileşeni: Yasal Çerçeve

Aktivite A.7 Sivil gözetim bakış açısından seçilmiş AB ülkeleri ve Türkiye’de görüntülü izleme düzenleyici çerçevesi ve mekanizmalarının kıyaslanması ve incelenmesi (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu - MOBESE)

Konu: 11 Haziran 2013 tarihinde Ankara’da gerçekleşen konferans.

Katılımcılar: İçişleri Bakanlığı, Jandarma, Emniyet, Sahil Güvenlik ve Gümrük İdaresi temsilcileri.

SUNUMLARIN VE EDİNİLEN BİLGİLERİN ÖZETİ

Prof. Dr. Ralf P. Schenke (Kamu Hukuku, Würzburg Üniversitesi) katılımcıları Almanya’daki güvenlik kameralarının Alman Hukukundaki yasal altyapısı hakkında bilgilendirdi ve tek bir yasanın yasal düzenlemeyi sağladığını vurguladı. Schenke, güvenlik kameralarının kullanımıyla ilgili federal ve bölgesel düzeyde başka yasaların da olduğunu ifade etti (örn. Bölgesel polis yasaları, özel federal güvenlik kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu). Ayrıca güvenlik kamera sisteminin diğer bilgi toplama sistemlerinden farklı olmadığının altını çizerek katılımcıları kişisel veri toplama ile ilgili anayasal çerçeve hakkında aydınlatmış ve şu bilgileri vermiştir: Kendisi ile ilgili bilgilerin paylaşımında belirleyici olma hakkı; kesin, net ve alana özgü düzenlemeler, örgüt ve prosedür teminatları (Almanya’daki Federal Anayasa Mahkemesi, kendisi ile ilgili bilgilerin paylaşımında belirleyici olma konusunda prosedür ve örgüt işleyişinin de sonderece önemli olduğunu vurgulamaktadır. Federal Mahkeme, kişisel bilgilerin zorunlu olarak silinmesinin anayasa tarafından garanti edilmesini ya da veri koruma görevlisi tarafından gözetiminin sağlanmasını önermiştir) ve Alman Anayasa Mahkemelerinin İçtihatlarında yer alan ölçülülük prensibi şöyledir: “İlk olarak yasa koyucu meşru bir amaç izlemelidir. İkinci olarak müdahele amaca uygun olarak gerçekleştirilmelidir. İncelemenin/izlemenin üçüncü kısmı ise müdahelenin gerekliliğidir. Bu bölümde müdahele amacıyla uyumlu daha az rahatsızlık veren ama aynı şekilde etkili başka araçların olup olmadığı kontrol edilmelidir. İncelemenin/izlemenin dördüncü ve son aşaması olarak ölçülülük prensibi daha dar anlamda incelenir. Genel bir değerlendirme olarak, devlet işlem ve eylemleri, özellikle temel haklara müdahalenin ağırlığı bakımından, bu işlem ve eylemlerden beklenen yarar ile bunların doğuracağı olumsuz sonuçlar arasında makul görülemeyecek bir dengesizlik sergilememelidir."

Ardından Schenke, Alman Federal Anayasa Mahkemesi’nin “Resenburg Davası” için verdiği kararı örnek göstermiştir. Bu dava Regensburg’un Bavyera şehrindeki halk meydanında yer alan eski bir sinagogun vandalism ve grafitiden korunması için izlenmesi ile ilgilidir. Schenke, Bavyera Veri Koruma Yasasında veri toplama ile ilgili şu hükmün yer aldığını ifade etmiştir: “Denetimcinin görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olmak kaydıyla toplanan veriler yasal olarak kabul edilebilir”. Ancak Anayasa Mahkemesi, veri koruma uygulamasının yazılı hukukta yer alan kesinlik, açıklık ve belirli alanla sınırlandırma gerekliliklerini karşılamadığına kanaat getirmiştir.

Ralf Schenke’nin sunumunun ardınsan Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Elif Küzeci, veri koruma ve Türkiye’deki güvenlik kamerası sistemi hakkında bir sunum yapmıştır. Küzeci, devletin gücünü artırmada önemli bir fonksiyona sahip olan yeni iletişim ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerle birlikte veri korumaya daha fazla ihtiyaç duyulduğunu vurgulamıştır. Bir başka deyişle bilgiye sahip olmak, gücün önemli bir bileşenidir.Küzeci şu soruları gündeme getirmiştir: Giderek yaygınlaşan ve geliştirilen araçların kullanılarak devlet ve özel sektör tarafından toplanan veriler nerede ve kimler tarafından toplanmaktadır? Hangi amaçlarla ve ne kadar süreyle kullanılmaktadır, veriler ne gibi süreçlerden geçmektedir ve kimlere iletilmektedir? Küzeci, bu sorulara verilen cevapların insan varlığının ayrılmaz parçası olan “kişisel bütünlüğün” ne kadar korunduğunu ortaya koyduğunu ifade etmiştir.